DİVAN-I KEBİR'DE VAHDET-KESRET TASAVVURLARI

Fırat Üniversitesi sosyal bilimler dergisi(2022)

Cited 0|Views1
No score
Abstract
Hicri üçüncü asırda ortaya çıktığı kabul edilen tasavvuf düşünce sistemi, geliştirdiği nazariyeleri ve varlık problemine yaklaşımları ile İslam dünyasında ciddi etkileri olmuş bir yapılanmadır. Bazıları tasavvufun İslâm’ın dışında, diğer felsefî sistemlerin etkisiyle oluştuğu iddiasıyla şiddetli eleştiriler yöneltmişlerdir. Ancak pek çok mutasavvıf ise aksine tasavvufun İslam’ın özüne müteallık olduğu, Kur’an’ın hakiki manasını idrak ederek ona göre tasarrufta bulunduğunu iddia etmişlerdir. Böylece İslam çatısı altında tasavvuf müdafileri ve tasavvuf muhalifleri gibi yapılanmalar ortaya çıkmıştır. Mevlânâ’nın tasavvuf algısının temelini vahdet-i vücut nazariyesi oluşturmaktadır. Buna göre tek ve mutlak varlık Hak’tır; diğer birimler ise Hakk’a göre bilakis yokluktur. Belki de bilgiden çok tecrübe etme yönüyle değerlendirdiğimizde Mevlânâ’nın vahdet algısına “vahdet-i şuhut”tur, denebilir. Onun söylemleri, bir üst bilinç olana “cem’” veya “cem’ül-cem” aşamasını işaret etmektedir. Vahdet kesret ayrımı veya zıtlığı tasavvufun genel söylemi içinde bulunmakla birlikte, belki de daha önemli olanı vahdet ve kesret arasındaki münasebet ve konumdur. İşte Mevlânâ, Mutlak Varlık olan Hak’la Mutlak Yokluk olan kesreti birtakım ikili yapılar üzerinden bizlere anlatmıştır. O, vahdet kesret ilgisini güneş-zerre, derya-damla, mıknatıs-demir tozu, kehribar-saman çöpü, gölge sahibi-gölge, aynaya bakan-aynadaki yansıma gibi analojilerle beyitlerinde kurgulamıştır. Bu çalışma Mevlânâ’nın Divan-ı Kebir olarak bilinen eserindeki söz konusu kurguların nasıl yapıldığı üzerine olacaktır.
More
Translated text
Key words
unity-abudance
AI Read Science
Must-Reading Tree
Example
Generate MRT to find the research sequence of this paper
Chat Paper
Summary is being generated by the instructions you defined